PortakalÜretimYetiştiricilik

Portakal Yetiştiriciliği

Portakal istatistikleri
Portakal (Citrus sinensis L. Osbeck);

Sıcacık turuncu rengi, parlak kabuğu ve yuvarlak formuyla gerçek bir güneşi andıran portakal, kış aylarının vazgeçilmez ve en bilindik meyvesidir. Bugün elmadan sonra dünyanın en çok tüketilen meyvesi olan portakal, asırlar boyu az bulunması nedeniyle lüks lezzetler arasında yer almıştır. Hastalara şifa niyetine yedirilmiş, sofra dekorasyonunda kullanılmış, armağan olarak verilmiştir. İlk çağların “altın elma”sı portakal, türüne göre az ya da çok kalın ve içi keseceklerle dolu beyaz kabukla kaplı, etli, sulu, tatlı bir meyvedir

Navel portakal, çekirdekli veya hemen hemen çekirdeksiz sarı portakal, kan portakalı, ekşi olmayan portakal olmak üzere başlıca dört gruba ayrılır. Özel kokulu bir yağ içeren ve turunçgiller ailesinden kabul edilen bu meyvenin anavatanı Çin’dir. Daha sonra başta İspanya ve tüm Akdeniz ülkelerinde, Güney Afrika ve Amerika gibi sıcak bölgelerde üretilmeye başlanmıştır.

Portakalın yafa ( şamutu ), washington navel portakalı, ince kabuklu, karın kısmı geniş meme portakalı, valensiya gibi türleri Türkiye’de Akdeniz Bölgesinde özellikle Antalya ve Mersin’de yetiştirilmektedir. Portakal, besin değeri yönünden zengin ve sevilen bir meyvedir. Önemli bir askorbit asit kaynağıdır. Vitamin, özellikle C vitamini yönünden oldukça zengin olan portakal, soğuk algınlıklarında, nezle ve griplerde birebirdir. Genelde kabukları soyularak yenilen portakalın suyu da kendisi kadar yaygın tüketilir. Doğal haliyle içildiği gibi alkollü ve alkolsüz kokteylerde de kullanılan meyve sularından biridir.

Çok sayıda keseciklerle dolu olan kabuğundan parfüm, şeker sanayilerinde yararlanılır, serinletici içeceklerin yapımında uçucu yağları çıkarılır. Fransızların portakallı ördeğini bilmeyenimiz yoktur. Çiğ haliyle tüketilmesinin yanısıra reçeli, konservesi yapılan portakal günümüz mutfaklarında çokça kullanılan bir lezzet halini almıştır. Pasta, tatlı, reçel yapımında kullanılan portakal, özellikle Fransız mutfağında ve kümes hayvanlarıyla pişen yemeklerde çokça tercih edilir.

Genel İstekleri

Portakal yetiştiriciliği, ülkemizde tüm narenciyenin yarısını teşkil ettiğinden harcanan emek-sermaye ve zamanın boşa gitmemesi için; ekoloji, bahçe planlaması ve çeşit seçimi gibi konular çok iyi irdelenmelidir. Bir portakal bahçesinin planlanmasında birinci adım çevreyle ilgili özelliklerin tespitidir.

Toprak İsteği

Dikimden önce arazinin toprağı, mutlaka analiz ettirilmelidir. Turunçgil bahçesi tesis edilecek yerin toprak derinliği en az 1.5-2 m olmalıdır. Turunçgil yetiştiriciliğinde üzerinde durulacak esas konu, toprağın havalanan bir yapıya sahip olmasıdır; çünkü turunçgil kökleri yüksek oranda oksijen ister ve havasızlığa çok duyarlı olup boğulma tepkisi gösterir. Bu sebeple toprak, havalanan-süzek bir karakter taşımalıdır.

Portakalların etkili kök derinliği 30-90 cm’dir. Toprağın havalanma miktarı düştükçe kökler toprak yüzeyine doğru çıkar. Portakal kökleri yatay olarak çok elverişli toprak koşulları ve anaçlara bağlı olarak 7,5 m uzaklığa kadar yayılabilir. Portakallar için uygun topraklar; hafif ve orta ağır yapıda, iyi drene olabilen, gevşek ve iyi havalanabilen, kumlu, kumlu-tınlı, tınlı, killi tınlı yapıdaki topraklardır. Bunlar içerisinde, süzek ve iyi havalanabilen kumlu-tınlı topraklar ise en uygun olanıdır; taban suyu yüksek olan toprakları hiç sevmez.

Böyle yerlerde, mutlaka drenaj yapılmalıdır. Ağır bünyeli ve fazla kireçli topraklar da turunçgiller için tercih edilmez. Taban suyu seviyesi 1,5-2 m’nin altında orta bünyeli (kumlu-tınlı, killi-tınlı), gevşek, zengin, havadar, yapıda, su geçirgenliği iyi olan topraklar portakallar için uygundur. Ayrıca toprak pH’nın 5,5-6 olması idealdir. Ağaçlarda emici köklerin %85–90 kadarı toprağın 0-90 cm’lik katmanında bulunur.

Genel olarak saçak kökler 5-120 cm’de bulunur. Dikim öncesi en az 120 cm’ye kadar toprak örneği alınmalı ve sonucuna bakılarak uygunsa bahçe tesis edilmelidir. Eğim %3 ve daha fazla ise teraslama yapılabilir. Topraktaki kireç miktarına mutlaka bakılmalı; çünkü kireç oranının %5’in üzerinde olması P, Fe gibi elementlerin alımını büyük oranda etkilemektedir.

Bunun yanısıra bahçe kurulacak toprağın fiziksel nitelikleri aşağıdaki gibi olmalıdır:
  • pH hafif asit veya nötr; yoksa hafif alkali olmalıdır.
  • Kil oranı %20’yi kesinlikle geçmemelidir. Kum oranı %50 civarında olması istenir. Tın oranı %20 civarında olmalıdır.
  • Toprağın geçigenliği 10-20 cm/saat olmalıdır. Bu değer fazla olursa toprak çok süzek olacağından besin maddeleri ve gübre yıkanmak suretiyle akar gider.
  • Toprağın içerdeği boşluk-gözenek çok önemlidir. Topraktaki gözenek oranı hiçbir zaman %10’un altına düşmemelidir. Düşük ise havalanamaz, elverişli değildir.
  • Portakallar için topraktaki tuz miktarı %0,30’u geçmemelidir. Ayrıca yanlış sulama ve drenajsızlık tuzluluğu teşvik eder.
İklim İsteği

Portakallar ülkemizde genellikle Akdeniz ve Güney Ege bölgelerindeki, iklim şartlarının uygun olduğu yörelerde yetiştirilir. İklim faktörleri denildiğinde temelde sıcaklık anlaşılmaktadır. Portakalların yayılma alanını en sınırlayıcı etmen düşük sıcaklıklardır. Düşük sıcaklıklar portakallarda meyve verimliliği ve kalitesini birinci dercede etkileyen iklim faktörleridir. Yetiştiriciliğini sınırlayan en önemli iklim olayı, düşük sıcaklıklardır (don).

Türlerin düşük sıcaklıklara dayanıklıkları farklılıklar gösterir. Portakal -2°C altında zarar görür. Zararın şiddeti don olayının süresine bağlıdır. Uzun sürerse zararı da artar. İkinci önemli iklim faktörü, rüzgârdır. Rüzgâr hem şiddetiyle (ağaçların kırılması, meyve dökümü, ağaç kollarının bir birine sürterek yaralanmalar) Portakallarda zorunlu dinlenme yoktur. Çevre koşulları elverişli olduğu sürece büyüme sürer. Fakat subtropiklerde gelişme dönemleri söz konusudur ve büyüme çift sigmoid bir eğri izler.

Ekoloji tespitinde sıcaklık durumunu belirlerken soğuk akışını göz önününde bulundurmamız gerekmektedir; çünkü İç Anadolu’dan Akdeniz’e doğru daima bir soğuk hava akımı söz konusudur. Bu akış boylu boyunca uzanan Toros Dağları tarafından engellenmektedir. Dağların soğuk akışını engelleyişi kademeli bir engelleme olup ovanın sahile yakın kesimleri ile soğuk havanın biriktiği bölgeler, turunçgil yetiştiriciliği açısından risk taşımaktadır.

Üretimi

Fidan üretiminde kullanılacak tohumlar, mutlaka virüs ve virüs benzeri hastalıklardan temiz olduğu bilinen ağaçlardan alınmalıdır. Tohum üretiminde kullanılacak meyveler ağaç üzerinden hasat edilmeli, yere düşmüş meyveler tohum üretiminde kullanılmamalıdır; çünkü meyvelerin dolayısıyla tohumların mantari hastalıklarla bulaşması söz konusudur.

Tohum Ekimi

Tohumlar, tohum yastığı olarak kullanılan sehpalara ya da plastikten yapılmış kasalara ekilebilir. Tohum kasaları ve sehpalar yeterli sulamanın yapılabilmesi için üst kısmında 2-3 cm boşluk kalacak şekilde harç karışımı ile doldurulur. Tohumlar şablon yardımı ile sıra üzeri 2,5 cm, sıra arası 4 cm olacak şekilde ve 1 cm derinlikte ekilir. Tohumların üzeri 1 cm kalınlığında harçla kapatılır. Bir lata yardımı ile üstteki harç bastırıldıktan sonra süzgeç başlıklı hortumlarla haftada bir kez sulanmalıdır.

Çöğürlerin Şaşırtması

Tohum yastığındaki çöğürler 10-15 cm boya ulaştıklarında içerisinde harç karışımı bulunan polietilen torbalara şaşırtılır. Ortalamadan önemli derecede büyük ya da küçük boya sahip çöğürler ile anormal yaprak özelliği gösteren tip dışı çöğürler kullanılmamalıdır. Seçilen çöğürler kök tuvalet budamaları yapıldıktan yani fazlalık ve kıvrılmış olan kökleri alındıktan sonra 4,5-5,5 litrelik plastik torbalara şaşırtılır. Şaşırtma, dikim kazıkları yardımıyla açılan deliklere çöğürleri yerleştirip yan taraflardan bastırılarak yapılır. Şaşırtmadan hemen sonra bitkiler sulanmalıdır. Plastik torba ve saksılar, yeterli sulamanın yapılabilmesi için üst kısmında 2-3 cm boşluk kalacak şekilde doldurulmalıdır.

Çöğürlerin Bakımı

Çöğür yetiştiriciliği süresince seralarda sıcaklık ve nem, kontrol altında tutulmalı, sulamanın düzenli yapılmasına özen gösterilmelidir. Aksi durumda, özellikle yüksek sıcaklık, %50’nin altındaki oransal nem ve sulamadaki düzensizlikler bitkileri strese sokar. Strese girmiş bitkilerde tepe büyümesi durur ve yan gözlerden sürgün oluşumu artar. Çöğürler 30-35 cm boya ulaştıklarında hereklere bağlanır.

Çöğürlerin Aşılanması

Çöğürlerde aşı, iki değişik zamanda yapılır. En iyi sonuç alınan aşılama zamanı eylülekim döneminde yapılan durgun göz aşısıdır. İlkbaharın girmesi ve fidanlarda filizlenmenin (sürgün) başladığı zamanlarda Mart’ın 20’sinden başlayarak nisan ve mayıs ayları içerisinde sürgün göz aşısının yapılma zamanıdır.

Yukarıda belirtilen başlama tarihi, mevsim şartlarına bağlı olarak daha önce veya dahasonra olmak üzere değişebilir. Burada önemli olan ağaçların uyanması, yeterli ısı ve bir don olma ihtimalinin uzak olmasıdır. Aşı yapmaya başlamadan önce anaç üzerindeki diken ve sürgün gibi fazlalıklar alınır. Önceden ağzı bileylenmiş ve dezenfekte edilmiş aşı bıçağı kullanılarak aşıya başlanır. Ayrıca yapılan aşıları bağlamada kullandığımız aşı bağları da aşının tutması açısından çok önemlidir. Bunun için kullanmamız gereken aşı bağı, piyasada satılan ve plastikten yapılmış olan şerit aşı bağlarıdır.

Çöğürler, 1 m boy ortalamasına veya 0,5 cm çap ortalamasına ulaştıklarında aşılanabilir. Çöğürler, aşılama büyüklüğüne tohum ekiminden itibaren 8-9 ay içerisinde ulaşır. Aşılamada genellikle “T” göz aşısı kullanılır. Aşılama yüksekliği 25-30 cm olmalıdır. Kullanılacak aşı gözleri virüs ve virüs benzeri hastalıklardan temiz olmalıdır; bu nedenle aşı gözleri, virüs ve benzeri hastalıklardan temiz, aşı gözü üreten resmi kuruluşlardan temin edilmelidir.

Erdemli Alata Araştırma Enstitüsü ve bununa benzer araştırma enstitüleri virüs ve virüs benzeri hastalıklardan temiz aşı gözü üreterek fidan üretimi yapan resmi ve özel kurumlara dağıtmaktadır. Aşılanan gözlerin sürmesini çabuklaştırmak ve fidan gelişimini hızlandırmak için 15- 20 gün sonra, aşı noktasının 5 cm üzerinden tepe kesilir. Gözler, aşılamadan 15-20 gün sonra sürmeye başlar. Bu arada aşı bağları çözülmelidir.

Sürgün boyları 15 cm’ye ulaşınca hereklere bağlanır. Aşılanan gözün dışında anaçtan çıkan sürgünlerin büyümesine izin verilmez ve düzenli olarak koparılır. Aşılanan gözden çıkan sürgün 60 cm boya ulaştığında tırnak, aşı noktasının hemen üstünden yapılan kesimle çıkartılır. Sürgün boyu 80-100 cm’ye ulaştığında tepeleri 75 cm’den; satsumalar yavaş geliştiği için 65 cm’den vurulur. Kesim yapılan bu yüksekliğe taçlandırma yüksekliği denir.

Kesim yerinin altından birçok göz sürer. Tepeden itibaren 10 cm’lik kısımdan çıkan sürgünlerden 3 tanesi ana dalları oluşturmak üzere bırakılır ve diğer sürgünler alınır. Bırakılacak sürgünlerin ağaca iyi bir taç oluşturacak şekilde olmasına özen gösterilmelidir. Şekil budaması tamamlanan fidanlar, sera koşullarından doğal koşullara kolay uyum sağlaması için yarı gölgeli tel seralarda bekletilir ve toprakla kavuşacağı anı bekler.

Anaçlar

Akdeniz Bölgesinde yetiştiricilik olan bütün çeşitlerin, uygun anacı, turunçtur. Turunçgiller; dünyada en fazla üretimi yapılan meyve grubudur. İnsan beslenmesindeki önemi, kendine has renk ve kokusu, kozmetik sanayinin ham maddelerinden oluşu bunun nedenlerinden bazılarıdır. Tohum ve diğer vegetatif yollarla da çoğaltılabilen turunçgiller hastalıklar, iklim ve toprak şartları nedeniyle çoğunlukla anaç üzerine aşılanarak çoğaltılmaktadır.

1920’li yıllardaki Tristeza (Göçüren) salgını ve Florida’da meydana gelen don olayları sonunda dünyada turunçgil anaçları üzerine ciddi çalışmalar yapılmaya başlanmış ve değişik özellikte anaçlar ortaya çıkarılmıştır. Hastalık ve çevre şartlarına uyum yanında; ağacı erken meyveye yatırmak, ağaç ömrünü uzatmak, verimi artırmak, sık dikim, meyve kalitesini yükseltmek gibi amaçlarla anaç kullanılmaktadır.

  • İdeal bir turunçgil anacında aranacak özellikler:
  • Hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı olmalıdır.
  • Yörenin toprak özelliklerine uyumlu olmalıdır.
  • İklim koşullarına özellikle soğuklara dayanıklılık göstermelidir.
  • Anaç olarak kullanılan meyveleri çok çekirdekli olmalıdır.
  • Anaç çeşit tohumlarında poliembriyoni oranı yüksek olmalıdır.
  • İyi bir turunçgil anacının, aşılandığında anaç-kalem uyuşması bakımından son derece iyi özellikler göstermesi lazımdır.

Anaç kullanımı söz konusu olduğunda virüs hastalıkları büyük önem taşımaktadır. Bu hastalıklara karşı turunçgil anaçlarında tepkiler farklıdır. En önemlisi Tristeza (Göçüren) hastalığıdır. Göçüren hastalığı için hemen karşımıza çıkan anaç, turunçtur. Dayanıklılık mekanizması ve hassasiyet, virüsün kendinden kaynaklanmaz.

Tristeza’da ölüm birden olur. Daha meyveye fırsat vermeden ağaç kurur gider. Soğuklara dayanmada en çok kullanacağımız üç yapraklı ve melezleridir ama diğer özelliklerini de göz önüne almak gerekir. Üç yapraklı anacın kireçli ve tuzlu topraklarda hassasiyeti fazladır. Kirece ve tuza dayanma bakımından değerlendirildiğinde; üç yapraklı anacın her ikisine de duyarlı olduğu görülür. Doğu Akdeniz’de fazla kullanılmaz.

Kirece en dayanıklı anaç turunçtur. Tuzluluğa dayanıklı anaçlar ise Kleopatra madalina ve Rangpur Laymı’dır. Ağır ve ıslak topraklarda, üç yapraklı en elverişli anaçtır; kaba limon ve Rangpur Laymı hemen ölür. Kuru topraklarda, limon ve volkameriana kullanılır. Meyve kalitesini yükseltmek içinse üç yapraklı ve melezleri tercih edilir. Erken meyveye yatırmak için üç yapraklı ve melezleri avantajlıdır.Ülkemiz için genelde; Doğu Karadeniz Bölgesi’nde üç yapraklı, Ege’de Sitranj (Carrizo ve Troyer), Akdeniz’de (Güney Ege dahil) turunç kullanılır.

Tüm Akdeniz Bölgesinde Yaygın Olarak Kullanılan Turuncun Özellikleri
  • Kolay çoğaltılır.
  • Kireçli topraklara dayanıklıdır.
  • Tristeza (Göçüren) ve uçkurutan hastalıklarına duyarlıdır.
  • Bazı limonlar ve satsuma mandalina ile iyi uyuşmaz.
  • Cüceleşme, gözenek virüs hastalığı ve kök boğazı çürüklüğüne dayanıklıdır.
  • Ağır topraklarda gelişebilir, kazık kök eğilimi vardır.
  • Turunç üzerine aşılı ağaçlar standart taç oluşturur.
  • Dona dayanımı iyidir.
Bahçe Tesisi
Portakal Bahçesi Yerinin Seçimi

Çok yıllık kültür bitkilerinin yetiştiriciliğinde gelecek 10-15 yılı kapsayan analizlere göre tesis kurulması uygundur. Portakal bahçesi tesis edilecek yerin seçiminde, yetiştirilecek tür ve çeşit için en yüksek ve en düşük sıcaklıklar düşünülmelidir. Bahçe tesis edilecek yerin rüzgâr zararına karşı korunaklı olmasına dikkat edilmelidir. Bahçe iç drenaja sahip olmalı ve bahçede yeterince derin ve verimli, yeksenak bir toprak bulunmalıdır.

Ayrıca bahçede sulama için yeter miktarda ve iyi kalitede su kullanılmalıdır. Bahçe tesisi için seçilen alan donlara sıkça maruz kalmamalıdır. Bahçenin en az on yıllık iklim kayıtları gözden kaçırılmalıdır. Don gölü oluşumuna uygun çukur ve alçak araziler ile vadi tabanlarında bahçe tesisinden kaçınılmalıdır. Fazla yağış alan alçak arazilerde ise suyun drene edilebilme olanakları iyi araştırılmalıdır.

Portakal Bahçe Tesisi
Fide Temini

Portakal yetiştiriciliği için öncelikle, kaliteli fidan üretimi veya temini gerekir. Ticari turunçgil fidan yetiştiriciliğinde en çok kullanılan yöntem, çöğür anaçları üzerine istenilen çeşidi göz aşısı ile aşılamaktır. Portakal ağaçlarından bol verim alınabilmesi için; bahçe tesisinde virüs ve virüs benzeri hastalıklardan temiz, anaç-kalem uyuşması iyi, nematodlardan ari, adına doğru, bir örnek ve hızlı gelişme gösteren sağlıklı fidanların kullanılması gereklidir.

Toprağın Hazırlanması

Öncelikle tarlanın tesfiyesi yapılmalı ve pulluk tabanı olarak anılan sert kısım mutlaka patlatılmalıdır. En iyi patlatma zamanı toprağın kuru olduğu eylül ayıdır. Tesfiye ve patlatması yapılmış toprağın dikimden önce ocak – şubat aylarında uygun bir herbisit ile ilaçlanması, bahçe tesisinden sonra sorun yaratan yabancı otlara karşı alınan tedbirlerin başında gelir.

Dikim Çukurlarının Açılması

Geniş bahçelerin tesisinde çukurlar burgu ile açılmalıdır. Fakat burgu ile çukur açarken yaş ve ağır yapılı topraklarda, çukurun yan duvarlarında kaymak tabakası oluşur. Bel veya kürek ile bu sert tabaka alınmalıdır. Küçük alanlarda kazma ve kürek ile çukur açımı en yaygın yöntemdir. Seçilen türün ve çeşidin ağaç büyüklüğüne, arazinin eğimine ve uygulanacak kültürel işlemler düşünülerek dikim yapılacak yerlerde ölçüm yapılarak fidan dikilecek sıralar oluşturulup dikim yerleri tespit edilir. Dikim için iki fidan arasının portakal türlerine göre değişmekle beraber 7x7m veya 8x8m olması uygundur. Çukurların açılmasında değişik teknikler kullanılmasına karşın en uygunu kürek ve bel ile açılmasıdır. Çukurlarda 35- 40 cm çap ve 35 – 40 cm derinlik yeterlidir.

Dikim

Turunçgillerde dikilecek alan önce tesviye edilir, fidan yerleri belirlenir. Kare, dikdörtgen ya da üçgen dikim yapılabilir. Fidanlar 60×60 cm çapında, 40–50 cm derinliğinde bir çukur açılarak bir dikim tahtası yardımıyla dikilir. Kazık kök kesilir. Makaslar, seyreltilmiş Hypo ile temizlenmelidir. Dikim çukuruna 8–10 kg ahır gübresi konulabilir. Dikim sonrasında, fidan başına 30–40 litre can suyu verilmeli, fidan iyice tutuncaya kadar 10 günde bir sulanmalıdır. Güneşten korumak amacıyla, fidan gövdeleri kireç, tutkallı saman veya bezle kapanmalıdır.

Ülkemizde uygun dikim zamanı ilkbahar dönemidir. Şubat ortalarından nisan sonlarına kadar, dikime devam edilebilir. Dikimden önce, fidanlarda budama yapılmalıdır. Fidanların tutması ve gelişmesi için polietilen torbalarda yetiştirilen fidanlarda da, dikim budaması uygulanmalıdır. Polietilen torbalardaki fidanlar, genellikle gölge evlerinde ve seralarda yetiştirildiklerinden; dikimden önce, topluca 10-15 gün süreyle, güneş altında bekletilmelidir. Köklerin temizlenmesinden sonra fidan taşla doldurulmuş toprak üzerine konularak dikim yapılır. Turunçgil bitkisi derin dikilmemelidir.

Dikim Sonrası Yapılacak İşler

Fidanlar iyice tutuncaya kadar toprak tipine göre 10-15 günde bir sulanmalıdır. Fidanın dikiminden sonra dengeli ve sağlam bir taç oluşturmak amacıyla 60 cm’den tepe kesimi yapılmalıdır. Aşı noktası ile kesim yeri arasındaki mesafe 5-6 cm olmalıdır. Genç fidanların gövdeleri, güneşin zararından korumak amacıyla gazete kağıdı veya kalın kağıtla sarılmalıdır. Fidan büyüdükçe kâğıt yerine kireç badanası yapılmalıdır.

Yalnız kireç tek başına kullanıldığında çabuk yıkanan ve dökülen bir maddedir. Bunun için kirecin içerisine az miktarda beyaz tutkal karıştırılmalıdır. Sık aralıklarla dikilmiş eski bahçelerden, yeterli miktarda ve kaliteli meyve elde etmek için, ağaçların mutlaka seyreltilmesi gerekir. Bu suretle, her türlü bakım işlemi de kolay uygulanabilir hale gelecektir. Seyreltme, verilen plana uygun olarak, köşegen doğrultusunda yapılmalıdır.

Turunçgil Bahçesi Kurulurken;

Toprak yapısı uygun olmalıdır. Çeşitlerin toleransları kirece karşı farklı olabilir. Arazi, çukur ve don tehlikeli olmamalıdır. Taban suyu 1,5 m’nin altında olmalıdır. Sürekli ve hâkim rüzgâr varsa mutlaka rüzgâr kıran tesis edilmelidir. Yüksek nispi nem olmalıdır; çünkü meyve kalitesi artar, usare miktarı yüksek olur.Nemin az olması haziran-temmuz aylarında küçük meyve dökümüne neden olabilir.

Mümkünse (Özellikle kış ve ilkbahar donları yaşanan bölgelerde) bahçeler güney yamaçlara tesis edilmelidir. Turunçgil fidanlarının dikim aralıkları, tüm çeşitler dâhil taç büyüklüğüne göre değişmektedir. Limon ve altıntopların 7x7m (20 adet/da.), Portakal ve geniş taç yapan mandalinaların 5×5 m veya 4×6 m (40–42 adet/da), küçük taç yapan mandarinlerin ise 4×3 m (83 adet/da.) aralıkla dikilmesi uygundur.Bazı turunçgil çeşitlerinde kendine uyumsuzluk ve tozlayıcı gereksinimi vardır. Örneğin, Minneola Tanjelo, Robinson ve Nova çeşitleri tozlayıcı istemektedir. Fremont, Lee çeşidi bu amaçla kullanılabilir. Fidanlar sertifikalı olmalıdır.

Virüs ve virüs benzeri hastalıklardan ari ve nematodlabulaşık olmamalıdır. Bahçe tesis edilmeden önce yaz aylarında (temmuz, ağustos, eylülde) dipkazan ile patlatmalıdır.

Sulama

Genellikle, yaz aylarının kurak geçtiği Akdeniz ve Ege Bölgelerinde, portakallarda sulama gerekir.Kullanılan sulama suyu yeterli ve kaliteli olmalıdır. Turunçgiller toprakta biriken ve drene olmayan suyu sevmez. Fazla su, sakızlanma hastalığına neden olur. Turunçgillerde sulama yaparken ağacın gövdesine direk su temas etmemelidir. Sulamada özellikle damla sulama en çok kullanılan yöntemdir.

Damla sulamada kullanılan sularda tuz ve kireç miktarı düşük olmalıdır; yüksek olursa toprağın üst kısmında tuz ve kireç birikimi olur; toprak çoraklaşır. Yapraklarda kireç ve tuzdan dolayı gözenekler tıkanır, yanmalar meydana gelir. Turunçgillerde sulama aralıklarının belirlenmesinde; iklim, sulama yapılan zaman, toprak yapısı, topraktaki su miktarı, tür ve çeşit, sulama yöntemi ve ağacın yaşı önemlidir.

Gereğinden fazla yapılan sulamalar toprakta su fazlalığına dolayısıyla köklerin havasız kalmasına ve çürümesine neden olur; su yetersiz olursa mayıs, haziran aylarında fazla miktarda çiçek ve meyve dökümü görülür. Damla sulamada sulama aralığı hafif topraklarda 2-3 gün, ağır topraklarda 5-7 gündür.

Sulamada ana ilke; topraktaki suyun tarla kapasitesinde tutulması, bitkilerinsolma noktasına gelmemesidir. Sulama zamanının tayininde en etkili yöntem, ağaçların yanına yerleştirilen tansiyometre denen aletlerdir. Damla sulamada tansiyometreler 2 lateral boru arasına, lateral borudan 30-50 cm uzaklığa köklerin dağıldığı saha göz önüne alınarak 45-90 cm derinliğe yerleştirilmelidir. Sulamanın kök gelişimi, ağacın taç gelişimi, meyve kalitesi ve verimi üzerine doğrudan etkisi vardır. Ancak aşırı su kök boğazı çürüklüğü ve kloroza sebep olur.

Toprak yapısına göre değişmekle birlikte;
  • Fidanlara 8–12 litre
  • Orta büyüklükteki ağaçlara 40–60 litre
  • Tam gelişmiş ağaçlara 100–200 litre su verilmesi gerekmektedir.
  • Sulama şekillerine göre;
  • Salma sulama olarak 600–750 mm
  • Yağmurlama sulama olarak 500–600 mm
  • Damla sulama olarak 300–400 mm yıllık su verilmesi gerekir.

Tesviyesi iyi, eğimi % 0,2’ye kadar olan bahçelerde tava, eğimi % 0,05’e kadar olan yerlerde çanak, eğimi % 0,2–2 aralığında değişen yerlerde çizgi (karık) sulama yapılması uygundur.Sulama gereksinimini belirlerken deneme-yanılma yöntemi ve modern yöntemlere başvurulabilir. Deneme-yanılma yönteminde toprağın 15 cm altından alınan bir parça toprak avuç içinde top haline getirilerek 25-30 cm havaya atılıp yere düşürülerek dağılma durumuna bakılır. Dağılma yoksa su gereksinimi yoktur.

Aksi takdirde sulama gerekir. Bu yöntem çok sağlıklı olmayıp, yanıltıcıdır. Modern yöntemler içinde en çok kullanımı tansiyometre aleti (Bu aletin kullanımı Limon Yetiştiriciliği modülünde anlatıldı) ile topraktaki su durumunun belirlenmesidir. Bahçenin genelini temsil edecek şekilde 30 cm, 60 cm ve 90 cm olmak üzere üç derinliğe tansiyometreler yerleştirilerek üç farklı toprak tabakasında su hareketi izlenir. Özellikle 60 cm’ye yerleştirilen tansiyometrenin ibresi kırmızı bölgeye geldiğinde sulamaya başlanır.

Sulama Yöntemleri

Tüm turunçgillerde olduğu gibi portakalların sulamasında yapılan en önemli hata göllendirme şeklinde yapılan salma sulama uygulamasıdır. Bu şekilde yapılan sulamalarda ağaçların gövdesinin ve kök boğazının ıslanması sebebi ile zamklama vb. hastalıklara ortam hazırlanmaktadır. Özellikle ağır topraklı bahçelerde köklerin havasız kalmasına sebebiyet vermektedir. Bu yüzden göllendirme sulamada ve ağacın gövdesine bilhassa kök boğazına suyun temas ettiği sulama şekillerinden mutlaka kaçınılmalıdır.

Tavsiye edilen sulama sistemlerinin en basiti karık sulamadır. Karığın sıklığı ve boyu ve yapısı toprak yapısına göre değişir. Klasik karık sisteminde ağacın büyüklüğüne göre tacın hemen dışına ikili karık çekilir. Karık çekilmesi çift kulaklı lister pulluğu ile yapılır. Ağaçlar büyüdükçe sıra aralarındaki karık sayısı tamamlanarak teke inerek geniş şevli karık şeklini alır. Karık sulama esnasında su akarken son derece yavaş ve bulanmadan akmalıdır. Hızlı akarsa su toprağın derinliğine kadar sirayet edemez. Sadece karıkları su verildiğinden diğer kısımları kuru kalacak ve bu kısımlarda yabancı ot gelişimi olmayacaktır.

Damla sulama;

günümüzde verim, kalite ve yabancı ot mücadelesi bakımından en uygun sulama sistemi damla sulamadır. Damla sulama ile doğrudan kök çevresine su uygulanmakta olup karık sulama ve diğer sulama şekillerine göre az su kullanımı, iş gücü gerektirmemesi ve gübrelemede kolaylık sağlaması sebebiyle tercih edilen bir sistemdir. Yabancı ot mücadelesi sadece damla sulama uygulanan kısımlarda tatbik edilir.

Yeni kurulacak bahçelerde mutlaka damla sulama sistemi tercih edilmelidir. Damla sulama sistemi kurulacağı zaman damla sulamanın tamamen teknik ve ziraat mühendisleri refaketinde tesis edilmelidir. Aksi takdirde harcanan emek ve paranın boşa gideceği aşikârdır. Eğer yaşlı bahçelerde damla sulama sistemine geçilecekse daha önce uygulanan sulama şekline göre toprak altında yayılan köklerin susuz bırakılmamasına dikkat edilerek ağacın kök yayılımına göre planlanmalıdır. Ayrıca yaşlı bahçelerde damla sulamaya geçişten kaynaklanabilecek sorunlara karşı tedbir alınmasına özellikle dikkat edilmelidir.

Yine damla sulama ile sulanan bahçelerde, damla sulama borularının damlatıcılarının toprak üzerinde ıslattıkları yerler zaman zaman değiştirilmelidir. Eğer damlatıcılar toprağın sürekli aynı noktasını ıslatmaya devam ederse, bu kısımlarda toprakta tuz birikimi meydana geleceğinden ağaçalar olumsuz etkilenecektir.

Yağmurlama sulama yöntemi yeni tesis edilmiş

Bahçelerde ve fidanlarda kullanılmalı, özellikle yetişkin bahçelerde hiç kullanılmamaldır; çünkü bu işlem, yaprak ve gövde hastalıklarına davet demektir. Bu yüzden meyve bahçelerinin ağaç altından sulanmasında özel olarak yapılmış küçük yağmurlama başlıkları kullanılmaktadır. Bu sistemde, her ağaç sırasına yüzeye serili bir PE ( polietilen) lateral boru hattı döşenir ve her ağacın altına özel olarak yapılmış küçük bir yağmurlama başlığı yerleştirilir. Sistem bütünüyle sabittir.

Sulama sezonu sonunda toprak yüzeyine serili lateral boru hatlarıyla yağmurlama başlıkları da toplanır. Bu tip sistemlere ağaç altı mikro yağmurlama sistemi de denilmektedir. Bu sistemlerde işletme basıncı 1-2 atmosfer kadardır. Bir yağmurlama başlığı yaklaşık bir ağaç tacının çapı kadar bir alanı ıslatır.

İlaçlama

Dünya turunçgil pazarlarındaki zorlu rekabetten ötürü, üretici olarak daha ekonomik ve çevreye uyumlu ürünler yetiştirmek, pazarlardaki rekabet gücümüzü artırarak ekonomimize olumlu katkılarda bulunacaktır. Buradaki amacımız; Türkiyedeki portakal üreticilerine, bahçelerindeki zararlıyı kolay teşhis etme ve gereken mücadeleyi, bilinçli ve doğru yapmalarını sağlamaktır; çünkü en çok üretimini yaptığımız narenciye, portakaldır.

Portakal ağaçlarındaki zararlı ve hastalıklarla, en yakın yetkili kuruma danışılarak alınacak uygun tarım koruma ilaçları kullanılmak suretiyle zamanında, eksiksiz ve aksatılmadan mücadele sürdürülmelidir. Portakal, ülkemizin en başta gelen narenciye sektörlerinden birisi olup aynı zamanda en hızlı gelişen tarım sektörlerinden birisidir. Bu gelişmeye paralel olarak sorunlarında da bir artış görülmektedir.

Bunların başlıcaları; üründe önemli kayıplara neden olan hastalık, zararlı, nemetod ve yabancı ot gibi etmenlerdir. Bilinçli bir şekilde mücadele yapılmazsa her zaman ekonomik zarar oluşturabilecek populasyonlara ulaşabilir. O halde bir taraftan ekonomik zarar oluşturanları baskı altında tutmak, diğer taraftanda potansiyel zararlıları ana zararlı konumuna getirmemek için ne yapılmalıdır?

Bugün ürün kaybına neden olan hastalık, zararlı, nemetod, yabancı ot vb. etmenlere karşı kültürel önlemler, fiziksel savaş, biyolojik savaş, kimyasal savaş ve entegre savaş olmak üzere değişik mücadele yöntem ve teknikleri geliştirilmiştir. Bu yöntemlerin her biri ayrı bir zararlı gurubunu baskı altına almaktadır. Ancak bir bahçedeki tüm zararlıları aynı anda baskı altına alabilecek yöntem entegre mücadele yöntemidir.

Mücadeleye Başlamadan Önce

Bahçemizde zararlılara karşı sık sık gözlem ve örnekleme yapmalıyız. Bu örneklemenin sıklığı kışın 3-4 haftada bir olacağı gibi yazın bu süre haftada bir hatta zararlının durumuna göre 3-4 günde bir olabilir. Gözlemler neticesinde herhangi bir zarar var ise zararlıyı (hastalık, zararlı, nematod, yabancı ot vb.) tanıyamıyorsak örnek alıp en yakın tarım kuruluşuna götürmeliyiz. (Örnekleme, inceleme, tuzak ve darbe yöntemleri Limon modülünde verilmiştir.)

Bir mücadeleye karar verirken zararlıyı ve zararını iyi tespit etmeliyiz. Zararlıyı tanıdıktan sonra zararın boyutuna göre, yapacağımız mücadele masrafı zarar miktarından düşük ise mücadeleye başlamalıyız. Mücadelemizi, turunçgil entegre mücadele talimatındaki ölçütlere göre yapmalıyız. Kimyasal mücadeleye karar verirsek çevre dostu sadece o zararlıya etkili, turunçgilde ruhsat almış tarımsal ilaçlardan birisini kullanmalıyız. Yanlış ilaç seçimi yaparsak faydalı (avcı, asalak) böcekleri de öldürürüz.

İnsan ve çevre sağlığını olumsuz etkileyerek ileride daha büyük sorunlarla karşılaşabiliriz. İlacı kullanırken üzerindeki etiket bilgilerine dikkat etmeliyiz. Dozajına mutlaka uymalıyız, ne eksik ne de fazla doz uygulamamalıyız. Düşük dozlar, dayanıklılık geliştirmesini sağlar, sorunumuzu ortadan kaldırmayacağı gibi aksine artırır. İkinci bir uygulama yapmamız gerekir (maliyet artar), zaman geçtiği için ve ürün kaybımızda fazlalaşır.

Yüksek doz uygulamanın sakıncası olabilir. Uygulamamızı tekrarlamamız gerekiyor ise mutlaka başka bir etkili maddeli ilaç kullanmalıyız. İki farklı ilacı karıştırmak isterken mutlaka etiket bilgilerine ve karışabilirliğine bakmalıyız. İlaçlar fiziksel ve kimyasal olarak birbirleriyle uyuşmalı, birbirinin etkilerini engellememeli ve bitkiye zarar vermemeliyiz.

Entegre Mücadele

Entegre zararlı kontrolü (IPC) veya entegre zararlı idaresi (IPM) olarak ifade edilme.kte ve kısaca zararlıların idare ve yönetim sistemi olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım çerçeve. sinde, zararlı türlerin popülasyon değişimlerinde rol oynayan tüm faktörlerin, çevresiyle birlikte düşünülerek zararlı popülasyonlarını ekonomik zarar düzeylerinin altında tutabilmesi için bütün teknik ve yöntemlerin birbirleriyle uyum içerisinde kullanımı konusunda girişilen çabaların tümü olarak tanımlanabilir

Entegre mücadelenin ana hedefleri şunlardır:
  • Bitkisel üretimin artırılması, kaliteli ve pestisit kalıntısı bulunmayan ürün elde edilmesi
  • Doğal düşmanların korunması ve desteklenmesi,
  • Bahçelerin periyodik olarak kontrol edilmesi,
  • Çiftçilerin kendi bahçesinin uzmanı haline getirilmesidir.
Entegre Mücadelenin Yararları
  • İlaçlara karşı direnç tehlikesini azaltır,
  • Gıda maddelerindeki ilaç kalıntılarını azaltır,
  • İlaçlama sayısını azalttığı için ekonomiktir ve ilaçların sağlığa olan zararını en aza indirir,
  • Biyolojik dengenin korunmasını sağlar,
  • Zararlı popülasyonlarının baskı altında tutulmasında önemli rol oynayan doğal düşmanların korunmasını sağlar.
Zararlılar
  • Kırmızı kabuklu bit
  • Yıldız koşnili
  • Limon çiçek güvesi
  • Harnup güvesi
  • Akdeniz meyve sineği
  • Beyazsinek
  • Yaprak biti
  • Empoasca
  • Unlu bit
  • Pas böcüsü
  • Tomurcuk akarı
  • Kırmızı örümcek
  • Yaprak galeri güvesi
  • Turunçgil nulu biti
Hastalıklar
  • Turunçgillerde uçkurutan hastalığı(Phoma tracheiphila)
  • Turunçgil meyvelerinde kahverengi çürüklük ve gövde zamklanma
  • Turunçgil dal yanıklığı(Pseudomonas syringae pv.syringae)
  • Turunçgil meyvelerinde yeşil küf(Penicillium digitatum)
  • Turunçgil meyvelerinde mavi küf(Penicillium italicum)
  • Turunçgillerde Alternaria yanıklık hastalığı(Alternaria citri)
  • Turunçgillerde palamutlaşma hastalığı(Spiroplasma citri)
  • Turunçgil göçüren hastalığı(Tristeza)
  • Turunçgil yaprak kıvırcıklık virüs hastalığı(Crinkyl-leaf virus)
  • Kavlama virus hastalığı(Citrus Psorosis Virus)
  • Taşlaşma Virus Hastalığı(Impietratura)
  • Virüs ve virüs benzeri hastalıkların mücadelesi yoktur
Gübreleme

Turunçgillerde topraktan fazla miktarda kaldırılan ve çeşitli nedenlerle alınamayan bitki besin maddeleri toprağa ve gerektiğinde yaprak gübresi şeklinde tekrar ağaçlara verilmelidir. Tekniğine uygun bir gübreleme için mutlaka toprak ve yaprak analizi yapılmalıdır. Toprak analizi için bahçeden 0-30 cm, 30-60cm 60-90cm ve 90-120 cm derinliklerden toprak örneği alınmalı, alınan örnekler analiz edildikten sonra gübreleme programı belirlenmelidir.

Turunçgillerde makro bitki besin elementleri dediğimiz ve ağacın en fazla ihtiyaç duyduğu azot fosfor ve potasyum gübrelemesi çok önemlidir. Fosfor ve potasyum gübresi çiftlik gübresi ile beraber kış öncesinde (kasım-aralık ) ağacın taç iz düşümüne açılacak 5-6 adet 15-20cm derinliğinde açılan çukurlara verilmeli ve üzeri kapatılmalıdır. Azotlu gübreler ise erken ilkbaharda (şubat sonu-mart başı) başlamak üzere iki ya da üç defada sulama ile birlikte verilmelidir. Azotlu gübreyi toprağa gömmeye gerek yoktur.

Ağaç gövdesinden 50 cm uzakta daire şeklindeki alanın dışında kalan ağaç tacı altına serpilip tırmıkla toprağa karıştırılmalıdır. Kireçli topraklarda gübrelerin sülfat formu kullanılmalıdır. Tüm elementlerde noksanlık toprağa kadar vurmuşsa artık tahribat olmuştur. Bitki ancak kendisini toplar, o yıl ürün alınmayabilir.

Yaprak analizi ise gizli noksanlıkları ortaya çıkararak tahribatı önler. Damla sulamada, suyun pH derecesi çok önemlidir; çünkü belli bir pH derecesinde gübrelerden daha çok yararlanılır. Damla sulama ile gübre verilirken suyun pH’sını ayarlamak için nitrik asit ilave edilebilir.Hümik asit çiftlik gübresi yerine geçmez, çiftlik gübresi aylar boyunca toprak yapısını iyileştirir. Ayrışmayan kısmı hümik asit olarak kalır. Gerek gübre miktarında, gerekse veriliş şekil ve zamanlarında, tavsiyelere mutlaka uyulmalıdır. Turunçgillerde gübreleme şekil ve zamanı diğer faktörler yanında çeşide, sulama yönetimine göre değişmektedir.

Gübre Çeşitleri

Organik Gübreler

Organik gübreler, yapılarında bitki besin maddelerini organik bileşikler olarak bulunduran gübrelerdir. Organik gübrelerin hayvan gübresi, yeşil gübre, kemik unu, kan tozu, boynuz ve tırnak tozu gibi çeşitleri vardır. Organik madde kaynağı olarak en çok ahır gübresi ve yeşil gübre kullanılmaktadır.

İnorganik Gübreleme

Gübreler içerisinde en sıklıkla kullanılan tür ticaret gübreleridir. Gübre bayilerinde satılan ticaret gübreleri, bileşimlerinde bir veya birden fazla bitki besin maddesini bir arada bulundurur. İşletme gübrelerinden farklı olarak yüksek miktarda bitki besin maddesi içerir ve suda kolayca çözünür.

HASAT İŞLEMLERİ

Bir portakal meyvesinin pazarda paraya dönüşmesi için hasat, sınıflama, paketleme, depolama ve pazara nakliyesi gibi aşamalardan geçmesi gerekmektedir. Söz konusu her kademe bilgi ve beceriyi gerektirir. Birbirini izleyen bu kademelerin birinde yapılacak hata sonraki kademelerde telafi edilmez. Üreticilerde büyük maddi kayıplara neden olur. Bu nedenle üreticilerin ve işletme sahiplerinin gerekli bilgiyle donatılmaları ve çalışmalarında gerekli dikkat ve titizliği göstermeleri gerekmektedir.

Hasat Zamanı

Portakal hasadına, meyve çeşitlerinin olgunlaşma dönemine ve meyvelerin olgunluğuna bakılarak sonbaharın çeşitli zamanlarında başlanır ve türe göre kış ortalarına kadar devam eder. Narenciye üretiminde önemli bir yeri olan portakal üretimini etkileyen önemli faktörler; yeterli miktarda ve kapasitede sınıflama, paketleme ve depolama tesisleri, hasat zamanı depoda dayanıklılığıdır. Narenciye meyvelerinin yetiştirildikleri bölgeye ve çeşidin özelliklerine göre ulaştırma şekli ve şartlarına dayanacak ve pazar isteklerini karşılayacak bir olgunlukta olacak şekilde hasat edilmesi için yetiştiricilerin hasat zamanının tespitinde ve hasatta gereken dikkati ve titizliği gösterilmesi gereklidir.

Turunçgillerin en uygun derim zamanının belirlenmesinde kullanılan özellikler şunlardır:
  • Suda çözünebilir kuru madde,
  • Asit miktarı,
  • Suda çözünebilir kuru madde/Asit miktarı,
  • Meyve suyu (usare) miktarı (Özellikle limonlarda kullanılır. )
  • Kabuk rengidir.

Portakallar olgunlaştıktan sonra bir süre daha ağaç üzerinde kalabilir. Fazla kaldığında; meyvelerde şeker/ asit dengesi bozulur, kalite düşer, puflaşma ve kabuk kalınlaşması olur. Ayrıca, rüzgâr, dolu, don zararlanmaları ve dökümler olmaktadır. Ağaçta fazla kalmış meyvelerin depoda dayanması da azalır.

Meyvesi geç derilen ağaçlar gelecek yıl az ürün vermektedir. Portakallarda uygun derim zamanının çok iyi saptanması gerekmektedir; çünkü erken derimde kabuk kararmaları, beneklenme gibi bozulmalar görülür, meyve kalitesi düşer. Geç derimde ise, meyvelerin depoda dayanımı azalır, çürüklük etmenleriyle daha çabuk zararlanır, meyvelerde kabarma, puflaşma olur ve dökümler görülür.

Portakal Çeşidi Hasat Zamanı

Washington Navel            Kasım-Aralık

Navelina                             Ekim Sonu

Navelate                             Ocak-Nisan

Lanelate                             Ocak-Nisan

Yafa                                     Ocak-Şubat

Valencia                              Nisan

Mora                                    Aralık Ortası

Taracco                               Aralık-Ocak

Şeker Portakal                   Kasım Başı

Alanya Dilimli                     Ocak

Sanguinella                        Ocak

Fukumoto                            Kasım-Aralık

Cara Cara                           Kasım-Aralık

Yapılışı

Derim (Hasat) zamanı saptandıktan sonra, geriye iki önemli nokta daha kalmaktadır: Birincisi, portakallların zedelenmesine meydan verilmeden dikkatle toplanması, sınıflanması ve ambalajı ve ikincisi de, bunların en ucuz şekilde yapılmasıdır. Derim sırasındaki dikkat ve özen çok önemlidir. Bu, yalnız meyvenin o andaki değerini etkilemez; bu sırada meydana gelen yaralanma ve berelenmeler ile bunların sonucundaki küflenmeler, meyvenin muhafaza süresi üzerinde de geniş ölçüde etkilidir. ekonomik zararlara neden olmaktadır. Kabuk yağı lekeleri, genelde toplamada dikkatsiz ve kaba muameleden ileri gelmektedir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi portakal hasadı yapılırken, yumurtaların kırılmaması için gösterilen hassasiyet, portakal hatta tüm turunçgil hasadında da gösterilmelidir.

Hasatta Dikkat Edilecek Hususlar
  1. Hasat temizlenip ilaçlanmış makasla yapılmalı ve meyve saplar uzun bırakılmaldır.
  2. Hasat sırasında, hava açık veya güneşli olmalı, ağaçlar ıslak olmamalıdır.
  3. Hasat yapılırken ağaçlara zarar verilmemelidir.
  4. Hasada başlarken önce ağaçların etek dallarındaki meyveler toplanmalıdır.
  5. Hasat edilen meyvelerin zarar görmemesi için, toplama kaplarının içleri düzgün olmalı veya gerekli önlemler alınmalıdır.
  6. Hasat edilen meyvelerden bereli ve hastalıklı olanları ayıklandıktan sonra taşıma kaplarına konulmalıdır.
  7. Taşıma kapları, hastalık bulaşmalarını önlemek için, doğrudan toprağa konulmalıdır.
  8. Toplama yapan vasıflı işçilerin tırnakları kesilmiş olmalıdır.
  9. Sanayi tipi meyve toplamasına alışkın ekiplere kesinlikle sofralık meyve toplaması yaptırılmamalıdır.
  10. Sabahın erken saatlerindeki çiğli, sisli, yağmurlu ortamda ve sulama sırasında hasat yapılmamalıdır.
  11. Meyveler, ağaç üzerinde tamamen kuruduktan sonra hasat edilmelidir.
  12. Yere düşmüş meyve hiçbir zaman alınmama ve paketlenecek meyve ile birlikte paketleme evlerine gönderilmemelidir.
Toplama İşlem Basamakları
  • Ağacın önce yerden alınabilecek yükseklikteki meyveleri kesilmeli,
  • Meyve kesilirken zaman harcamamak için makasla meyve sapının herhangi bir yerinden kesilmeli sonra makasla düğmenin ( kaliks ) hemen üzerinden düzeltilmeli,
  • Kesilen meyve, özel toplama kabına ( bez torba, içi kaplanmış sepet veya lastik sepet ) özenle konulmalı, atılmamalı,
  • Toplanan meyveler taşıma kaplarına itinayla boşaltılmalı,
  • Taşıma kapları üst üstte konduğunda başka bir kaba değmeyecek seviyeye kadar doldurulmalı,
  • Taşıma araçları, uzun yola gidecekse mutlaka üstleri örtülmeli,
  • Meyveler paketleme evlerinde mumlama yapılmayacaksa dezenfekte edilmiş maddeler katılmış sularla yıkanıp kurutulduktan sonra boylarına göre tasnif edilerek sandıklara yerleştirilmelidir.
Depolama

Portakal depolaması için mumlama ve kabukta küf gelişmesi için önlem alınması zorunlu görülmektedir. Turunçgiller su oranları yüksek ürünler oldukları için uzun süreli depolamaya dayanıklı değillerdir; bu nedenle de ekonomik anlamda stok yapılamamaktadır. Yalnızca toptancılar arzı daha uzun bir döneme yayabilmek ve fiyatlardaki düşüşü önlemek amacıyla özellikle limon ve az miktarda da portakal ve greyfurtu Orta Anadoludaki doğal mağaralarda ve Kapadokya yöresindeki Peri Bacaları’nda belli bir süre muhafaza edebilmektedir.

“Portakallar 4-7Co sıcaklıkta ve %85-90 nemde 1 ile 4 ay depolarda muhafaza edilebilmektedir.”

Tüm narenciyelerde olduğu gibi portakallarda da önemli hususlardan birisi depolamadır.

Depolamanın çok önemli avantajları bulunmaktadır. Bunlar;
  • Ağaç üzerinde oluşan kaliteyi, meyve tüketilinceye kadar muhafaza etmek, Pazara düzenli olarak meyve arz edilerek, fiyat istikrarı sağlamak, Özellikle ihracaat için, toplu ve düzenli meyve temin etmektir. Bu avantajlardan yararlanabilmek için, meyveler mutlaka, soğuk depolara konularak muhafaza edilmelidir.
  • Portakallar adi depolarda bekletilmez. Makine ile soğutulan modern depolara konmadan önce de ambalajlanmalıdır. Depolanacak portakallar, ambalajlanmadan önce veya ambalajlama sırasında, hastalıklara karşı mutlaka ilaçlanmalıdır.
  • Aynı şekilde, soğuk depolarda temizlenip ilaçlanmalıdır. Kullanılacak ilaçlar için, resmi kuruluşlardaki uzmanlara başvurulmalıdır. Ambalajlanmış meyveler, soğuk depolarda ambalaj kapılarının arasında hava geçebilecek şekilde istiflenmelidir. Yapılan çalışmalara göre Türkiye’ de üretilen taze meyvelerin en az %25′ i tüketiciye ulaşamadan çürüyüp atılmaktadır. Bunun başlıca nedenleri; depoların yetersizliği, derim zamanın iyi saptanamaması, derimdeki dikkatsizlikler, depo koşullarının tam olarak sağlanamaması ve uygunsuz ambalajlama teknikleridir.
  • Soğukta muhafazada amaç, meyvelerin derildikleri sırada sahip oldukları özellikleri en az kayıpla saklamaktır. Türe ve çeşide uygun olarak seçilen depo sıcaklığının ve oransal nemin muhafaza periyodu boyunca sabit kalması, depo havasının meyvenin çıkardığı solunum gazlarından temizlenmesi de iyi bir muhafazanın gereklerindendir.
Portakalların Muhafazasında Yapılan Hatalar
  • Derim öncesi hatalar: Bazı bitki besin elementlerinin eksikliği (mangan, çinko) veya fazlalığından (aşırı azotlu gübreleme) korunmak için yaprak ve toprak analizleri yaparak gübreleme yapılmalıdır. Yine çeşitli hastalıklara karşı derim öncesi ağaçların eteklerinin bakırlı ilaçlardan Benomyl etkili maddeli ilaçlarla ilaçlanması gerekmektedir.
  • Derim sırasındaki hatalar: Tırnaklı kesim (diğer meyvelere zarar verir), kesim yaraları (yaralı yerlerden çürüme başlar), çiğ kalkmadan derim (nemli meyvelerde çürüme çabuk olur.), kirli toplama sepetlerinin kullanımı (mantar ve hastalıklar kirli sepetlerden bulaşabilir), düşük difenil içeren kağıtlara ambalajlama (tam bir koruma sağlanmaması)
Portakal Muhafazasında Dikkat Edilecek Konular
  • Doğrudan doğruya dış mekana açılan depo kapıları yerine koridor kullanılması iyi bir muhafaza için şarttır.
  • Adi ahşap depo kapıları yerine izotermik kapıların kullanılması gerekir.
  • Portakal kasalarının doğrudan zemin üzerine dizilmesi yerine paletlere dizilmesi iyi bir havalanma için gereklidir.
  • Depo içerisinde iyi bir havalandırma olacak kadar arada boşluklar kalacak şekilde kasaların yerleştirilmesi gerekmektedir.
  • Düzensiz gelişigüzel havalandırma yapmak yerine zorunlu havalandırmanın zaman saatlerine bağlı aspiratörlerle veya diferansiyel termostata bağlı aspiratörlerle yapılması gerekmektedir.
  • Depolara ve koridora havalandırma bacaları açılması gerekmektedir.